29 Aralık 2010

Evde kurabiye, kek yapınca ev sanki daha bir ev...


Akşam 10 da ömer dedi ki "Anne unuttuk bugün kurabiye yapıcaktık."
Unutmamıştım oysa ki yorulmuştum ve ertelemiştim,sonra yaparız demiştim aklıma her geldiğinde.
Ama ömerin o istekli ,nasıl unuttuk biz ifadesini görünce sildim tüm yorgunluğu kafamdan ,ömerle giriştim kurabiye yapımına.
Ömer nasıl heyecanllı ilk kez yapıyormuşuz gibi halbuki kaçıncı kurabiye maceramız :)
Ben yoğurma ve açma işini ,ömerse şekillendirme işini üstlendi.
Sonuç güzel ve şirin bir sürü minik zencefilli bisküviler...
Vee mis gibi bir koku.
Nasıl güzel bir koku,ev sanki daha bir ev,daha bir sıcak, daha bir keyifli...
Çok seviyorum evde kek pişsin, kurabiye pişsin,börek pişsin ,ev güzel kokularla dolsun.Her bir köşe de tezgahta,fırında,dolapta güzel mamalar olsun.
Beraber yapalım ,emeğimizi gülerek eğlenerek yiyelim.
Ömer ,ben, sevgili belki yakın bir zamanda muratta :)
Sohbetle, gülerken daha da tatlanıyor sanki herşey.

2010 a ita-fen...


2010 çok az sevdim ben seni...
Murata rağmen ,muratı seninle kucağıma almış olmama rağmen,cennet kokulu yavruma rağmen.
Çok üzüldüm sende çok,gözyaşlarım sel oldu aktı sonra kurudu...
Ama yazmadım buraya,yazamam ben en acıları.Yazdıkça ,okundukça üzüntüm artar benim.Paylaşınca azalmıyor benim acılarım,artıyor kat be kat.
Çabuk çık hayatımdan ,ben 2011 bekliyorum .Onda tüm umutlarım.
Beklentim sadece sağlık,huzur ve mutluluk ama en önce yavrularıma.Sonra bana ve diğer sevdiklerime.

2011, sözüm sana...
Güzel gel bize...
Ve çabuk gel.Seninle geride kalsın tüm üzüntüler...

28 Aralık 2010

Noel değil yılbaşı..


Ben pek etliye sütlüye dokunmadan yazmayı severim ama bu yazıya link vermek istedim ...

Not:Bizim ağacımız noel değil yılbaşı ağacı :)

Ne zaman ki amerikada 7 kişi birleşip kurbanda inek keserler ben de o zaman noeli kutlamayı düşünürüm :)

22 Aralık 2010

Dün itibariyle bir süre sadece ev kadınıyım



home made' im

Dün ücretsiz izin dilekçemi verdim.Artık 8 ay boyunca tam zamanlı bir ev kadınıyım.
Ömerde de ücretsiz izin almıştım ama ömer 6 aylık olur olmaz işe geri dönmüştüm bu sefer erkenden okula dönmek istemiyorum en azından murat 9-10 aylık oluncaya dek çocuklarımla ilgilenmek istiyorum.
Ücretsiz izin için dilekçemi geç verdiğim için izne ayrılmam çok zor oldu,okula dilekçemi götürdüğümde aynı gün dilekçelerin kabul edilmediğini, dilekçemi ilçeden kendim takip etmemi söylediler.
Mecbur eşimle beraber ,muratı da yanımıza alıp okula gittik ve koşuşturma başladı .
Okuldan gerekli belgeleri aldık ama o da ne doğum belgem kaybolmuş.Mecbur önce hastaneye gittik yeni doğum belgesi çıkarttım gittim kadın doğum uzmanıma imzalattım sonra koşa koşa ilçe milli eğitime gittik.
Önce ilçeden dilekçem ile yazı çıkarttım,2 kat in çık ,bir kaç tane kalem müdürüne ve ilçe milli eğitim müdürüne imza attırdım,koş koş kaymakamlığa kaymakama imza attır,geri dön ilçe milli eğitime özlüğe belgeyi teslim et, koş muhasebe bölümüne maaş geri ödemesi için işlemi yaptır.
Zııııır telefon, sevgili arıyor,murat ağlıyor acıkmış.Ben tüm bunları yaparken sevgili ile murat arabada beni bekliyorlar hoştaynlığım malumunuz.
Koş koş arabaya muratı emzir ,altını üstünü değiştir.Koş koş yukarı bir de bak ki saat 12 olmuş,herkes yemeğe çıkmış.
Öfff püfff ama ne çare.
1 saat oyalan,sonra koşturma kaldığı yerden devam muhasebeden işlemi yaptır, bankaya git para çek ,koş koş mal müdürlüğüne git geri ödeme yap.
Veee nihayet özgürüm.
Tabii 10 da başlayıp 2. 30 biten koşuşturmadan ayakta duracak halim kalmamıştı ama neyse :)
Artık izindeyim :)

17 Aralık 2010

Burayı twite döndürdüm :)

Ma aile evdeyiz.Ömer toparlandı evde ,benim vicdan normale döndü haliyle,muratla zaten koala misali ,anne oğul hep iç içeyiz.Sevgili de bir önceki postun mu etkisi bilinmez bugün bir hayli erken geldi.
Yorum yazmaz ama benim koca en sadık takipcim :) olabilir yani.
Evimizin tüm herif nüfusu ,beraber history channel izliyorlar :)

Az sonra oğlanları uyutup, digitürkten bir film satın alıp hatta bir de mısır patlatıp evi sinema havasına sokarsam kısmen de olsa istediğim olucak :)
Sinema keyfi vermese de yaklaşırız o havaya ....

Olmayacak bir şey işte...


Nasıl sinemaya gitmek istiyorum şimdi...
Ama nasıl olur bilmiyorum...
İki saatte bir emmek isteyen bir murat ve non-stop çalışan, geceleri 1 de eve dönen bir sevgili ile pek de mümkün görünmüyor...
Biraz mola istiyorum hayattan,2 saatcik yeter aslında ...

Melankolik ben...

16 Aralık 2010

Ömer akşamları babasıyla geliyor eve...

Tek çocuk ne kolaymış...Bir de şikayet ederdim önceden ne zor çocuk bakmak diye...Bana iki tane olsun asıl sorun o zaman başlıyor, diyenlere de bir şey söylemesemde içten içe kızardım,sanki ömere bakmak çok kolay diye düşünerek.
Kolaymış,hem de çok ,şimdi hak veriyorum iki çocuk zor diyenlere...

Aslına bakarsan ömer kolay bir çocuk ...Neredeyse her işini kendi görüyor...Kendi kendine oynuyor,resim yapıyor,yemeğini yiyor,tuvalete gidiyor.Kısmen kendi giyinmeyi başarıyor...

Muratta kolay bir bebek...Emzir,altını ,üstünü değiştir ,azıcık oyna,sev,okşa,gülümse.Arada eline zürafasını yada lamazenin arısını ver tüm gün oynasın...

Sorun ikisi bir arada olduğunda...
İkisininde aynı anda karnı acıktığında,biri altına yaparken diğerinin de kakası geldiğinde,biri emerken diğerinin canı kitap okumak istediğinde,ikiside aynı anda sevilmek istediğinde,akşama yemek pişirmek gerektiğinde,ömerim canı murata vurmak istediğinde...

Asıl o zaman başlıyor zorluklar...

Ömer ananesinde 2 gündür sabahtan akşama kadar,ben de evde muratla başbaşa.O kadar yoğun bir ömer murat trafiğinden sonra tek çocuk pek bir vız geldi bana.

Bende aldım keçeleri muratın uyuma molalarında bir-iki süs yaptım ağacımıza.Bakalım gözünden hiç bir şey kaçmayan peter pan farkına varıcak mı bizim yeni süslerin :)







14 Aralık 2010

Hayal mi kuruyorum ne !!!


Kış işte...Bitmez burun akıntısı,zengin öksürükleri...
Ömerin yine ve yeniden burnu akıyor ,sevgili dedi ki "esin,biz ömeri ananeye mi bıraksak , en son böyle olduğunda murat zatürreye kadar vardı."
Ömere sordum o bayıldı zaten bu fikre,dedeyle tüm gün non-stop oyun keyfi ,sonsuz anane toleransı ve dayılarla laptopta oyunlar.
Ama benim vicdan beni rahat bırakmaz ,ömeri ihmal mi ederiz diye...
Gece kalmasın ama bir iki gün böyle idare edelim,dedim.Murat gece uykusuna yatınca ,almaya karar verdik ömeri.
Şimdi evde muratla beraberim,vicdanımın bir yanı sızlıyor ama keyfini de çıkarmak lazım.
Muratı emzirip uyuttuktan sonra önce güzel bir sütlü tatlı yaptım.Biraz kitap okudum sütlü tatlı mı yerken...
Arada ömeri aradım tabii ,keyfi gayet yerinde,"anne ben akşam da kalabilirmiyim ananemde ? " bile dedi telefonda :)
Ben vicdan yaparken peter pana bak sen :)
Gayet mutlu anlaşılan...

Şimdi akşama güzel bir yemek yapayım ,hatta belki mum ışığında yeriz :) ömerin yanan mumlarla oynamasından korkmadan...
Hatta keçeden yılbaşı süsleri bile yaparım.
Belki uzun zaman önce aldığım ama bir türlü okuyamadığım dergilerimi okurum.Hoştaynlığımı birazcık göz ardı edip yanında belki güzel bir kahvede içerim.
Tabii lokum beyin uyuma performansına göre :)))
Telsizden muratın sesi gelmeye başladı,postun bitmesini bile beklemedi lokum bey :)
....

11 Aralık 2010

Üç tane benim bereket kuşlarım :)


İlk english home da gördüm daha önce bihaberdim bereket kuşlarından,oradakileri de pek beğenmedim,daha güzelini yaparım ben dedim ,ne de olsa annemin kızıyım mutlaka el becerisinde annemden bir şeyler almışımdır dedim...
Sonra etsy de gezerken keçeden bir kuş gördüm,çok beğendim.



Aldım taaa ne zamandır dolabımın köşesinde duran keçeyi ,7 tane yapamasamda iki çocukla 3 taneden ibaret ,kendi bereket kuşlarımı yaptım.
Arasına da dizdim renk renk takı kursundan beri duran boncuklarımı,işte asılacak hale de geldi bereket kuşlarım...
Şimdilik nereye asacağım belirsiz köşede duruyor ama bulurum elbet asacak bir yer :)


10 Aralık 2010

Bir izmir yaptık ama nasıl gittik geldik bir de bana sorun...


Hem iş hem de özel bir sebeple izmire gittik geldik ama 4 aylık bir bebe ile ne zormuş araba ile uzun yola çıkmak hele gece olunca...
Giderken sabah erken çıktık,anne hazırlamıştı börekleri, kekleri bilumum tüketilebilecek mamaları.Yol boyunca sürekli açık büfe tıkındık durduk :)


Gün ışığında güle oynaya ,kafamıza esen her yerde dura dura ,9 saatlik izmir yolunu biz yaptık 11 saat :)


Sevgili işini halletti .Halletmemiz gereken diğer işi yaptık.
Sevgilinin çocukluğunun geçtiği evi ziyaret edip çıktık yola ama bizim yola çıkışımız akşam üstü 5 buldu,yani tam hava karardığı zaman.
Sevgili bir an önce eve varmak için bastı gaza,biz 11 saatte gittiğimiz yolu döndük 7 saatte...
Tabii araba karanlık olunca, fazla da mola vermeyince murat çok bunaldı yolculuktan.Arabayı durdurup ufak molalarda ,dışarı çıktığımızda murat gayet süt limanken ,arabaya bindiğimiz ve motor çalıştığı anda başlıyordu huysuzluğa.
Eşim ön taraftaki lambayı iptal edip ,arkadaki lambayı yaktığında bir nebze rahatlasa da lati-lokum , huysuzluğu bizi çok yordu.
Baktım olmuyor emzik yerine beni kullanmasına izin verdim,oto koltuğundan kaldırmak çok tehlikeli olsa da göze aldım artık.
Saatlerce emzirdim desem hiç de abartmış olmam.
Nihayet saat gece 10 gibi uyudu ,bende rahat bir nefes aldım.Sonrasını bende hatırlamıyorum zaten gözümü açtığımda koşuyolundaydık.
Çok zordu çook yolculuk.
Karar verdim ,yaza tatile gittiğimizde kesinlikle arada bir yerlerde konaklayıp 5 saatten fazla uzun yola çıkarmayacağım muratı,dayanamıyor lokumum.
Ömerse kocaman olmuş daha da hissettim şehirler arası yolculukta,uyudu,bizimle sohbet etti,arabalı vapurda gezdi.

İzmir yolculuğunun keyfini en çok o çıkardı...

9 Aralık 2010

Bunları buraya not düşmeli



Babasıyla telefonda konuşan ömer ," Baba benim seninle konuşacaklarım bitti..."
Durdu bir-iki saniye bana bakıp düşündü ,sonra "Şimdi seni sevgiline verim" dedi ve telefonu bana uzattı.
Ben tabii gülmekten konuşamadım :)

.....

Markette alışveriş esnasında ömer kasiyer kıza sordu "Senin adın ne? " .
Kasiyer kız ismini duyduğu ömere sordu " senin adın ömer mi ? "
Ömer : " Ben sana ismimi sormadım, senin adın ne ? "
:))))

....

Her taksiye bindiğimizde ömer mutlaka taksi şöforüne sorar,

Ömer :Senin adın ne?
T.Ş: .....
Ömer: Arabanın markası ne ?
T.Ş: .....
Ömer : Senin kızın var mı ? Adı ne ?

İşte asıl soru :)))Diğerleri aslına giden ara sorular :)))

4 Aralık 2010

Bu baba denilen adam beni yine mi öpecek öfff yaaa


Diyor içinden eminim,yoksa babasının her öpme teşebbüsünde başını göğsüme gömmesi başka ne sebeple olabilir...
4 aylık bir bebe ama babasının dikenli yüzünün gayet farkında :)))

30 Kasım 2010

Eee hani ateş...

Nihayet evdeyiz...
Muratın zatürreye kadar varan bronşioliti bir parça toparlandı artık emerken daha rahat.
Hastanede öğrendiğimiz kadarıyla emmesi çok önemli,emmek göğsündeki mukusu atması demek yani seruma ihtiyacı olmuyor.Bir de eve nebülazatör alındı mı ,hastane ortamı sağlanmış oluyor.
Bizde hastanedeki ortamı sağlamak için elimizden gelene yapacağımıza doktorumuza söz vererek bugün hastaneden çıktık.
Bir nebülazatör temin edinildi.İlaçlar alındı.Ev ısısı zaten hep sabit.
Anne hemşiresi de var evde,sadece iğne yapamıyor.

Hala suçluyorum kendimi.Bir anne nasıl olurda bronşioliti anlamaz diye .Ama bir hafta süren hafif enfeksiyon belki bir, belki iki günde bronşiolite döndü.
Hiç konduramadım aslında ben hastalığı ona.
Mesela emme de güçlük çekiyor,büyüdü artık zaten bundan sonra az kilo alıcak ,çabuk doyuyor diyorum içimden ...
Geceleri uykuya dalmada güçlük çekiyor,sürekli ağlıyor.Diş mi çıkarıyor acaba diyorum.
Hışır hışır sesler geliyor,burnu tıkandı heralde diyorum.

Küçüğüm bayağı hasta ama ben konduramıyorum,yok yok değildir diyorum.Başka her şeyi düşünüyorum.

Keyfi de yerinde hiç hasta gibi değil.Sadece biraz hışırtı ,emmeme ve uyku problemi dışında.İlla ateş bekliyorum.Hep öyle oldu ömerde.

Ertesi gün izmire gideceğimiz ve geceleri çok uykusu bölünüp ağladığı için en yakındaki özel hastaneye kontrole götürünce öğreniyorum.Aslında muratın çok hasta olduğunu.
Ama ateş yok diyorum keyfi de yerinde,nasıl olur...
Doktor ilaçlar yazıyor.

Güvenemiyorum kendi doktorumuza götürüyorum.Muratı dinliyor, tartıyor ve yatırmak istiyor hastaneye.
5 günde kilo kaybımız 300 gram ,belli ki aç kalmış murat ve sıvı almayınca da mukus iyice koyulaşmış.Bronşiolit halini almış.

Bizde doktorumuza güvenerek yatırdık hastaneye.

Sonrası bildiğiniz gibi...Zatürreye kadar giden ama ateşsiz olunca hafif diye bahsedilen...

Serum... 4 aylık bir bebede ne zor serum...Damar bulmak ,serum takılması ve serumu muratın diğer elinden ve yalama içgüdüsünden korumak...

İlaçlar ve iyi bir bakımla murat toparlandı ama hastaneden çıkacak kadar.

O artık anne hemşiresine emanet...

29 Kasım 2010


Nebülazatör,
iğne,
şurup,
nabız,
öksürük,
serum,
hemşire,
doktor,
yorgunluk,
gelen giden,
arayan soran,
3 gündür aynı odanın içinde murat ,ben ve akşamları birde baba


Hala hastanedeyiz...:(

28 Kasım 2010

Hep acemiliğimizden...

3 ay 3 hafta ve 4 günlükken bronşit...
Bu kadar küçük bir bebekte berbat bir şey kesinlikle.
Ömer de ilk bronşiti 2 yaşındayken yaşamıştık.O yüzden bir bebekte bronşit ne demek açıkçası hiç bir fikrim yoktu...
Meğerse ,
Üç-dört gündür bir türlü uykuya dalamaması nefesi tıkandığı içinmiş.
Meme emerken hemen bırakması doyduğundan değil,meme emmeye mecali kalmadığındanmış.
Aniden nöbet halindeki ağlamaları hep bundanmış.
O hırıltılar hiç konduramasakta,burundan değil göğüsten geliyormuş.

Acemiliğimiz hiç böyle bir bebekte bunları yaşamadığımızdan,ama yine de suçluyoruz kendimizi.
Neden geç anladık bunu diye.
Bu kadar mı körüm gözüz diye.
Şimdi hastanedeyiz.
Kaç gün kalacağımız meçhul.
Sık sık nebülazatörle hava ve ilaç alan oğlum daha rahatladı.Antibiyotik başlandı.Bir kolunda serum,diğerinde nefes alışverişi kontrol eden cihaz rahatça uyuyor,son zamanlarda olmadığı kadar.
Bizim gönlümüz de rahat,emin ellerdeyiz çünkü.
Umarım bu bronşitten hemen çıkarız.
Nefes alışı ve herşey normale döner...
Hep deriz ya "Allah beterinden saklasın" şimdi tam o durumdayız....

25 Kasım 2010

Anlaşıldı Kartal kanadı

Babam ben çok küçükken yurt dışından oyuncak bir telefon getirmişti,bir odadan diğerine kablo çekip konuşabiliyorduk.O zaman için böyle bir oyuncak mucize gibi bir şeydi.Ne eğlenirdik,onunla oynarken ki mutluluğumuz hala dün gibi.
Tabii dört kardeşiz telefonun hacamat olması çok da zaman almadı :)
Babam her yurt dışına gittiğinde türlü türlü oyuncaklar getirirdi bize,ağlayan bebeğim hala duruyor.Ama artık ağlamıyor tabiii :)Ömer de yüzünü boyamış biraz ,tam olmuş :)

Ömer de ne zamandır babasından oyuncak telsiz istiyordu.Eşimde bugün alıcam, yarın alıcam diye bir süre erteledi,telsiz mevzunu.İşinin en yoğun zamanları...
Ömer ama unutmaz, daha eşim daha ayakkabılarını çıkarmadan "Baba telsizimi aldın mı ?" diye sordu sürekli.


Eşim nihayet telsizi aldı.
Hem de gerçek bir telsiz :) Sen her yerde oyuncak telsiz ara, bulamayınca gerçek bir telsiz al :)
Sözünü illa tutacak ya :)
Çok güldüm çoook...

Şimdi evde baba-oğul fırsat buldukça hırsız-polis oynuyorlar.
Evde bildiğimiz polis telsiz sesleri.

Ömer: Hasippaşa 3 ,hasippaşa 3 ,sağ tarafta hırsızlar var ...

Baba:Anlaşıldı kartal kanadı, hemen yakalıyorum ...


Biz zaten muratla bebek telsiziyle iletişimdeyiz.Ömerin sesinden korumak için ,onu evin en dip köşesinde uyutuyorum.Koyuyorum bebek telsizini yanına.
Ağlayınca tabii ,koşarak muratın yanına gidiyorum.
Baba -oğul hırsız polisçilik oynuyor onlar da koşuyor.
Bol telsizli, bol koşuşturmalı yaşayıp gidiyoruz :)

23 Kasım 2010

Sebep mi lazım bize



Ne yıl dönümü ,ne doğum günü,ne de başka bir özel gün...
Günde bilmem kaçıncı diş fırçalamamızda, geldi aklımıza ömerle.
Hemen tam karşimizda ki pastaneye gittik ,muratı ananeye emanet edip.
Sebep mi lazım bize dedik,bir pasta aldık peter panla.Üstüne mumunu da koyduk,bir güzel üfledik.
Obez anne pastanın yarısını yedi,diğer yarısı da anane ile ömere kaldı :)
Eeee noldu şimdi pasta şahane de ,bu fazladan 8 kilo ne olcak ,orası meçhul :)

Köğül köğül bir öksürük durumu var şimdilerde




Lokum beyin bir haftadır devam eden burun tıkanıklığı, köğül köğül öksürükleri ve ses kısıklığı nedeniyle ,bayramdan beri su seferi yaptık çeşitli bilumum çocuk doktorlarına.
İyiymiş küçük bey.
Ama siz bir de görün onu,ağlayamıyor sesi çıkmıyor çünkü.Ağlamaya benzer bir ses çıkarıyor.
Anne sütü ve ventolinle geçer dedi en son götürdüğümüz doktorumuz esra hanım ...
Buharlı bir banyoda, banyo önerdi, tıkalı olan burnuna iyi gelir dedi.

Galiba abi sahibi olmak lokum beyin hem en büyük talihi,hemde talihsizliği.
Ömerde ki en küçük enfeksiyon muratta 1 hafta sürecek bir hastalığa dönüşebiliyor...
Hafta sonu mecburi bir izmir yolculuğumuz var umarım o zamana kadar toparlanırız...

19 Kasım 2010

Anne ben kıymalı kek istemiyorum,sadece kek istiyorum

Babamız bayrama rağmen iş yoğunluğundan, bugün çalışınca bir yerlere gezmeye gidemedik, hadi dedim ,kek yapayım iki yaramazıma rağmen.
Çikolatalı kek yaptım iki arada derede,bezelye yemeği arasında.
Yemeğin akabinde anane ve dede bizi ziyarete gelince ,birazcık da süsledim,cupcakelerimi.
Ve böyle sevimli cupcakeler çıktı ortaya ...
Ama ömere yeni bir şey yedirmek çok zor,beğenmedi.
"Anne ben kıymalı kek istemiyorum,sadece kek istiyorum "dedi ve noktayı koydu.Bu bol kalorili ve lezzetli cupcakelerde dede, anane ve bana kaldı haliyle :)
O da sadece kek yedi :)

17 Kasım 2010

3,5 aylıkken tanışmak varmış kaderde...


Murat hasta ,hafif bir enfeksiyon atlatıyor belli ki.
Huysuz, keyifsiz,sürekli ağlak ,mutsuz,uykulu.
Arefe gününden beri böyleyiz,hemen o akşam acile götürdük.Doktor göğüs temiz,kulak temiz,boğaz temiz,her bir yer temiz dedi.
Eee dedik niye huysuz,ağlak...Bu mu huysuz dedi,öylesine kuzu kuzu muayene olan murata :)
Küçük bey doktor da süt dökmüş kuzu gibi.Bir de siz evde görün,tüm gün ya omzumda ya da ayağımda.
Bekleyelim,belirgin bir sorun olursa gene gelin dedi.İbufen ve fitil muhteşem ikilisini önerdi.
Şimdi çok seyrekte olsa verdiğim ibufenle sakinleşiyoruz mecbur.
Bu vasıtayla ibufenle de tanıştı lokumum.
Şimdi ayağımda ibufenle sarhoş yatıyor.
Çabuk geçer umarım,böyle üzülüyoruz.
En çok da baba,hemen kaybediyor sakinliğini,ne çok değiştirdi murat onu.
Düşüyor hemen yüzü ,doktoru görmeden ,doktor iyi demeden,toparlanmıyor.
Altı üstü hafif bir enfeksiyon belli ama bir de ona anlat...

16 Kasım 2010

Mutlu bir bayram dilesek size...


Öncelikle size tadına bayıldığımız çikolatalardan ikram edelim...
Lati lokumum ve peter panımla sizi çok öper, bayramınızı kutlarız...

13 Kasım 2010

Niyet brunchtı ama :)


Üç ebebeyn, iki erkek çocuk, bir bebek...
Yarım yamalak yenen bir kahvaltı,oyuncak kavgaları,bol gürültü,iki arada bir derede içilen bir kahve, işte küçük bir ziyaretin en kısa özeti...
Popomuz yer görmese de güzeldi...




Kreş sorunsalı



Muratın ilk doğduğu dönemde iki çocuklu bir arkadaşıma ,ömeri kreşe gönderip göndermeme konusunda kararsız kaldığımı söyledim.Arkadaşım kızının yeni kardeş geldiğinde evden gönderildiği fikrine kapılmaması için , dayanabildiği kadar dayandığını sonrasında bebeği 6 aylık olduğunda ,kızını kreşe gönderdiğini söyledi.

Doktorumuza sordum bu konuyu ,doktor murattan önce ömerin kreş tecrübesi olduğu için göndermemiz de bir sakınca olmadığını söyledi.
Ömerin ben gebeyken oyun grubu şeklinde de olsa 2 aylık bir kreş tecrübesi var,ancak ben yine de ömere sordum gitmek isteyip istemediğini,sonuçta kreşe gidecek olan ömerdi.

Ömer, kreş bitti anne ben mezun oldum,murat ve senle ben evde kalmak istiyorum, deyince bende göndermeme kararı aldım,en azından ben okula başlayıncaya kadar.Ben başlarken onu da başlatmayı düşünüyordum kreşe...

Son zamanlarda ise ömerin hırçınlıkları bir nebze düzelse de ,benimle birlikte sürekli evde vakit geçirmesi ona haksızlık gibi geliyor bana,sürekli onu eğlendirebilmek ve oyalamak için eğlenceli bir şeyler bulmak çok zor,arkadaş da arıyor zaman zaman...

Şimdi kreş kararımı yeniden gözden geçiriyorum...


11 Kasım 2010

Takip ediliyorum

Takip ediliyorum,hemde her an...
Gözü sürekli üstümde...
Her an beni seyrediyor...
Ne yaparsam yapayım...
Onun yanındayken,tv seyrederken,evi toplarken,bulaşık yıkarken ,odadan çıkarken,odaya girdiğim anda gözü hep bende...
Nasıl sevgi akıyor,gözlerinden...
Ben daha gülmeden gülmeler,agular,kucağıma geldiğinde yüzümle oynamalar,omzuma aldığımda sevinç çığlıkları yada başkasından bana gelirken herkesi şaşırtacak bir iç çekiş.
Muratla yine yeniden bir aşk yaşıyorum,ömerimide içine katarak...

Sevdiceğimin yeri ayrı tabii :)

9 Kasım 2010

Bir devrin sonu



Artık hayatımızın başköşesinde caillou yok.Bu kadar uzun bir samimiyetten içim bayılmıştı zaten.
Her dakika yumurcak tv de caillou beklemek, olmadı internetten izlemek yok artık.
Zevklerimiz şekillendi,farklılaştı.
Favorimiz, Arka bahçede bilim.Seyrederken gözünü bile kırpmıyor.
Beraber izliyoruz ,ne keyifliyim anlatamam bende bayıla bayıla izliyorum.Çok ilginç ve öğretici deneyler yapıyorlar.
Allahtan anne bunları bizde yapalım demiyor,henüz :)
Yoksa bu halimle bir de fen deneyleri ne eğlenceli olurdu dimi ?

8 Kasım 2010

Zorluk neymiş bugün gördüm desem


Yoğun iş temposundan dün akşam eve gelmeyen sevgili,beni iki tane ilgi, özen ,sevgi bekleyen ,farklı kategorilerde yer alan canavarlarla başbaşa bıraktı.
Gece emzir ,uyut ,yatır ,çişe kaldır,tekrar emzir ,alt değiştir ,gene emzir derken sabah oldu.
Meğer sevgili ne çok alırmış üstümdeki ağır yükü...

Sabah bir yandan kahvaltı hazırlayıp bir yandan muratın gönlünü eylemeye çalışırken,babam aradı.Kızkardeşimin zehirlendiğini ,evde yatak döşek yattığını ve annemin onun yanına gittiğini,bugün gelmeyeceğini söyledi.Akabinde de haftada iki gün bana temizlik vs için gelen ayferin kızının ateşlendiğini öğrendim telefonda, o da gelemiyordu bugün bana.

Kaldım mı gene iki afacanla başbaşa.Evde almış başını gidiyor tutamıyorum.

Bir de sağlık ocağına gitmem lazım,illa bugün gelin denildi,bebeğin sağlık ocağında kaydı olması gerekiyormuş.Ama bebek arabası ,sevgilinin arabasının bagajında.Mecbur giydirdim danaları ,biri kucağımda biri eteğimde çıktık yola.

Bindik taksiye, iki durak mesafede ki sağlık ocağına gittik.İşimizi halletik.Dönüşte yürüyelim dedim ama benim max boyutlarındaki murat efendi ile çok zor oldu.Kolum düştü resmen.

Eve geldik binbir zahmet,bu sefer de önce evi topla,çamaşır yıka, ömerin banyosu ,yok yemeği ,yok aktivitesi derken öğlen 3 oldu.
Aktivitesiz de olmuyor,anane ile hergün birşeyler yapıyorlar.Resim ,fon kağıdı ile kes yapıştır vs.Şimdi anane de yok iş başa düştü.
Bizde aktivite olsun diye supangle yaptık beraber bugün :)Supanglemizi yedik ömeri uyuttum.Murat bu arada ne yapıyor derseniz yavrucak,oyun parkındaki kediyle aguluyordu :)

Şimdi ayağımda uyuyan muratla yazıyorum bu postu :) Kolumda hala tutmuyor :))

5 Kasım 2010

...


Son derece berbat geçen ,bütün boktan şeylerin üstüste geldiği bir aydan sonra, nihayet birşeyler yazabilecek kadar iyi hissediyorum kendimi.
Bazı sıkıntıları hallettik bazıları ise sürünceme de kaldı.Hayırlısı olsun...

Bu aralar aklımda hep aynı sözler...

"Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" Şems/ Aşk/ Elif Şafak

5 Ekim 2010

Pizza olsun çamurdan olsun


Aslında yazmaya gerek yok dedim ama bu bir günlük bunu da bir yere not düşmek de lazım dedim.Yazayım o zaman :)
Ömerin çok sevdiği bir şey varsa eğer yemek anlamında,her zaman durum bir komediye dönüşür.
Mesela tavuklu pilav veya pizza.Birden obur bir tavşana döner bizim peter pan.

Dün akşam yemek yapmaya fırsat olmadığından sebzeli pizza söyledik.İki kutuyu koyduk ortaya ,

Ö-Anne bu kutu benim,diğerini siz yiyin.
A-Tamam ömer ,ye hadi pizzanı.
Yerken birden,
Ö-Anne elindeki pizzadan bana bir lokma versene,sen benim annemsin,yedir beni.
A-Ömer elindekini ye,elinde pizza var.
Isırıp,
Ö-Sen de yedir anne
Sonunda dayanamayıp elimdeki pizzayı alıp,
Ö-Anne bu pizza acı,çocuk pizzasıymış.Sen yeme.
A-!!!!!
B-!!!!!

Baktık olmuyor o doyana kadar bekledik,sonra yedik pizzayı :)

Pilav olunca da durum farklı değil,önce benim pilavımı beraber yiyoruz,sonra o kendi pilavını yiyor.Kendi pilavını yemesini söylediğimde cevabı dudak bükerek "Ama ben seninkini yemek istiyorum "oluyor.

Normalde ise yemek yedirebilmek için kırk dereden su getiriyorum ,çubuk kraker kıvamında her daim bu yüzden.

4 Ekim 2010

Aman travmatik olmasın



Herşey muratla değişti evde...

Tuvalet eğitimini aldığımızda 2 bile değildik,şimdilerde geri döndük en başa.
Hergün birkaç kez üstümüze yapıyoruz çişimizi,neden diye sorunca da cevap ya "bilmem" yada "yaptım işte"
Öpüyoruz kokluyoruz ,olsun diyoruz.

Bebek arabasını hep çok sevdik 1 yaşına kadar binmek için sonrasında sadece itip sürmek için.Şimdiler de yine çoook seviyoruz binmeyi, murat içindeyse bile " çıkar anne muratı ben binicem artık " diyerek.
Muratı kucağımıza alıyoruz,onu bindiriyoruz.

Isırmayı ,vurmayı, tükürmeyi 2 yaşında çoktan geride bırakmıştık.Şimdilerde muratı anne ve baba hariç kim kucağına almışsa belki bir tekme belki bir tokat olmadı tükürük yiyor ömerden.
Muhatabın anlayışlı olması için bazen sözle,bazen kaş gözle uyarıyoruz,bazen ömerle konuşuyoruz,anlatıyoruz.

Yeni kardeş psikolojisinin kuma psikolojisine benzediğini hatırlıyoruz,onu anlamaya çalışıyoruz...Travmatik hale getirmemeye çalışıyoruz.

Bekliyoruz ,ömeri öperek, koklayarak, severek ,açıklayarak ama daha var sanırım alışma sürecinin bitmesine :(

Çeşit çeşit kaynak araştırdığım,okuduğum bir dönemde ilaç gibi geldi


Bu yazı bana...Bir nevi bugüne kadar okuduklarımın özeti ,okuyun lütfen.

Ömerdeki etkilerini yazıcam ilk fırsatta...

28 Eylül 2010

organised chaos bunlar


Spontane oluşan kollara dikkat...

Hava salyalı sümüklü evde


Evde sevgili hariç herkes hasta.
Önceden hastalıklar benden ömere,ömerden bana bulaşırdı.Sevgili doğuştan bağışık zaten.
Şimdiyse hastalık bulaşacak bir de murat var,evin havasındaki bulaşıcı sümük dalgasından o da nasibini aldı haliyle.
Anne sütü ile geçer umarım.
.....
Doğumdan kalma 6-7 kilo kadar fazlam var.Diyet yapayım artık diye düşünürken ,gözüme çarpan 2 aylık bebek gelişimini anlatan bir yazının sonunda "Henüz diyete başlamayın lütfen ,sütünüz azabilir " diye bir yazı gördüm.Sanırım bu mesaj banaydı. Vazgeçtim :)
....
Ayaklarım hala 41 olduğundan -ki hala balık eti formundayım malum- eski ayakkabılarım olmuyor ,yazlık sandaletleri ve kıyafetleri giymek için de hava pek bir serin.
Alışveriş yapmak lazım ama biri gazlı, biri yeni kardeş travmalı iki küçük danayla nasıl olur bilmem :)

23 Eylül 2010

Sling mevzusu

Muratın aşırı gazına en iyi çözüm olduğu için sürekli kucağımda taşıyorum ama belim iki gündür çok kötü.Muratı kucağıma alıp doğrulmam çok zor oluyor.
Sling almak şimdilik en iyi çözüm gibi.
İnternetten slingleri araştırdım ama tam olarak neye ihtiyacım var,hangisi daha kullanışlı ve uzun vadeli,nerden alabilirim, konusunda pek de bir şey bulamadım.
İnternetten satış yapan bir -iki yer buldum ama denemek ve almak taraftarıyım.
Önerilerinizi bekliyorum...

22 Eylül 2010

Evdeki gidişat ve bir methiye


Yavaşça bir düzen oturuyor gibi evde.Ama sadece gibi.
Sabah uyandığımızda eğer murat uyuyorsa pek problem olmuyor en azından sabah saatleri için.Ömerle kahvaltımızı yapıyoruz,biraz oyun oynuyoruz belki yap-boz yada kitaplarından bir kaç sevdiği aktivite.
Murat da sabah bizimle uyanmışsa o zaman problemler oluyor tabii.
Murat kucağımda -ki kucağımda sürekli ıkınıyor ,gaz problemimiz tavanda- su kaynatıp ,sahanda yumurta yapıp bir yandan sofra hazırlamaya çalışıyorum.Ömer yerken ,bende belki bir iki lokma ağzıma atıyorum.
Bazense baktım olmayacak hemen anneme bir aloo ,sabahtan annemi çağırıyorum.

Öğlense annem geliyor her gün.Annem gelince ben de rahatlıyorum çok.
Çamaşırı bulaşığı makinaya atıyorum.Öğlen yemeğini hazırlıyorum çarçabuk.Murat ya yatağında oluyor yada anane kucağında.Ömere yemeğini yediriyorum.Biraz ömerle biraz da muratla ilgileniyorum.Ömeri uyutuyorum.
Murat kafasına göre takılıyor tabii uyku konusunda :)

Akşam olmadan annem eve gittiğinde ise asıl sıkıntı başlıyor.Ömer uyandığında ilgi bekliyor,murat genelde o saatlerde uyanık,ben yorulmuş.
Ömer kitap okumak ister,oyun oynamak ister,meyve ister ,ısrar eder.
Bazen muratı emzirirken kitap okuyorum ömere,bazense koltukta ben ve murat yolcu, ömer kaptan yol alıyoruz masallarda.

Akşam saatleri ise günün en sevdiğim saatleri.

8 gibi gelen sevgili,en iyi yardımcı.Üstünü değiştirip ,elini yıkadığı anda iki oğlumuzla da aynı anda ilgilenirken benim tüm günün yorgunluğunu üstümden atmama fırsat tanıyor.Onları izlerken dinleniyorum sanki.
Biliyorum ki gecenin tamamında artık benimle birlikte ,en az benim kadar koşturacak biri var.Ömeri gece çişe tutacak,muratın gece belki 3 de ,belki 5 de gazını çıkaracak,uyutacak ve bundan mutlu olacak.
Oğulları uyurken sessizce şükredecek bir baba ,benim sevgilim.

Şimdilik böyle işte ,sonrası :)))

21 Eylül 2010

Geldi


Blogcu anne de prof. dr. sabiha paktuna keskinin "çocuğunuzun yeteneğini keşfedin" kitabını internetten kayıt yaptırmak koşuluyla ücretsiz gönderildiğini okumuştum, birkaç gün evvel formu doldurdum.
Kitap bugün geldi,gerçekten çok hızlılar :)
İsteyenler için bir tık yeterli.::

not: Kargo ücreti 4,5 lira, ödemesini siz yapıyorsunuz.

20 Eylül 2010

Peter Pan'ımın gecikmiş birthday'i



Ömerin ramazan ve lohusalık nedeniyle geciktirilmiş doğumgününü yaptık bu hafta sonu.
Altı erkek çocuğun güle oynaya koşuşturduğu,kavga ettiği,hırsız polisçilik oynadığı;en sevdiğimiz dostlarımızın bir araya geldiği hepimizi çok mutlu eden bir doğumgünü oldu bu .

Günler önceden nasıl yapıcam sıkıntısının bana vurduğu ama ,1,5 aylık bir lati lokum ve 3 yaşında bir peter pan'a rağmen annem ,kuzenimin yardımıyla altından kolayca kalktığım bir parti oldu.Bir sürü güzel mamalar yaptım.


Pastamızı pastacı rapunsel yaptı,çok şık ve lezzetli bir pastaydı.
Üzerinde kayu ve ömerin şekerden modelinin olduğu ,gece boyu çocukların yıldızı olan pastamız için rapunsele çok teşekkürler...

16 Eylül 2010

Evimize geldik...


Ananemiz bize kıyamadığından öğlenleri bizimle.Buna rağmen tüm gün koşturma halindeyim.Dört günde 1 kg verdim koşturmadan.
Ömerle muratı bir dakika bile yalnız bırakmak mümkün değil.Ömer hemen saldıray durumuna geçiyor.
Ömerin tüm karakteri eve gelmemizle değişti,ananede ömerle oynayacak ilgilenecek çok insan olduğundan bazı şeylerin sanırım farkında olamadı.
Eve geldiğimizden beri ısırma,tükürme,vurma her türlü vukuat ömerde mevcut.
Tamamen başka bir çocuk oldu.O sakin, mutlu ömer gitti.
Allahtan asabiyeti babasıyla bana....

12 Eylül 2010

Bugün büyük gün....


Benim için yeni bir milat, iki çocuklu hayatımın bence ilk günü bugün.
Az sonra eşim bizi alıcak.
Kırk günlük ananedeki misafir hayatımızdan sonra,kendi evimize geçeceğiz.
Ve artık murat ve ömerle tek başımayım...
Hadi hayırlısı bakalım...

3 Eylül 2010

Bu kadar mı zor


Saat 9.00

Yataktan kalkış.

Gece 2 ye kadar muratı pışpışlayıp zor bela uyuttuğumu ve gece boyu 3 kere kalkıp süt verdiğimi de ekleyeyim :)

Muratın 1 ay kontrolü ,aşıları ve ömerde yeni başlayan öksürük için doktordan 10.30 randevusu alınır.

Saat 9. 30

Ömeri kahvaltı masasına bin bir numara ile oturtmam ve kahvaltı yapmamız.

Saat 9.45

Önce ömerin yedek eşyaları hazırlanır ,malum yaz elde bir su şişesi nerenin ıslanacağı hiç belli olmaz.Ömerin giyecekleri babaya verilir,giydirmesi istenir.
Sonra muratın eşyaları hazırlanır.Ama o da ne ,balkondaki çamaşırlar kurumamış,gece boyu murat kustuğundan temiz bir şey kalmamış.
Hemen hafif nemli eşyalar fön makinasıyla kurutulmaya çalışılır.Olmayınca mecbur ,yeni alınmış ama yıkanıp ütülenmemiş giysilere başvurulur.Çantaya onlar konulur.
Muratın altı değiştirilir,üstü giydirilir.

Saat 10.00

Sıra gelir anneye.Yeni yıkanan anne giysileri hızlıca ütülenir,giyilir .Saç insan içine çıkabilecek hale getirilir.

Saat 10.05

Çocuklar araba koltuklarına konulur ve yola çıkılır.Yola çıktıktan 5 dakika sonra hatırlanır ki aşı kartı unutulmuş.Hemen eve dönülür aşı kartı alınır.Suratlar iyice asılır.

Saat 10.15

Murat daha araba hareket etmeden ağlamaya başlar ve süt ister.Mecbur kucağa alınır tam emzirme pozisyonuna geçerken anne farkeder ki yeni giydirilen tuluma çiş sızmıştır.
Apar topar tulum çıkarılır,murata süt verilir.

Saat 10.30

Yola çıkılır.

Saat 10.50

Trafikte başka bir araç sahibiyle yapılan tartışma ve ömerin bir sürü neden sorularından sonra hastaneye varış ve arabayı valeye verme.

10.55

Doktor randevusuna varış ,ama o da ne aşı kartını bu sefer de arabada unutmuşuz.

Yok yok iki çocuk hafızaya zarar :))

1 Eylül 2010

Reflüsü olan bir bebek sahibi olmak...

Daha murat beş günlükken ,emzirme esnasında ağzından burnundan süt geldi,neredeyse tüm gün boyunca emdiği sütün tamamı olacak kadar çok ,yoğun sarı bir süt.
Bir müddet nefes alamadı,morardı ,ağzından köpükler geldi.Ağlamaları kesik kesik ve nefesi çok düzensizdi.1-2 dakika kadar bekledik düzelmeyince ,eşimle ben feryat figan ev halimizle atladık arabaya ,en yakındaki özel hastaneye gittik.allahtan hastane çok yakındı,yakın olmasa bilmiyorum ne olurdu,düşüncesi bile berbat...

Arabada gittiğimiz sadece bir kaç dakikalık süreç bana bir ömür gibi geldi.O ana dair kafamdan hiç silemeyeceğim, ne olur ölmesin Allahım şeklindeki yakarışlarımı...

Hastanede ağzını gazlı bezle temizlediler,burnunu aspire ettiler ve acil çocuk doktorları olmadığından bizi doğum yaptığım özel hastaneye yönlendirdiler,bizde kendi hastanemize gittik apar topar.
Acilde görevli çocuk doktoru baktı.Bir problem olmadığını ,bebeğin reflüsü olduğunu söyledi .Gazını çıkarmayı ihmal etmemizin bu durumu körüklediğinden bahsetti ve böyle şeylerin bundan sonra sık sık olabileceğini,bu durumda bebeği yan çevirip kusmasının bitmesini beklememizi sonra sırtına vurmamızı veya yüzü koyun elimizin üstüne yatırıp, kafası aşağı gelecek şekilde tutup öyle sırtına vurmamızı söyledi.
Biz içimizdeki paniği bir nebze atmış şekilde evimize geldik...

Eşimin hala o paniği atamadığı düşünüyorum gerçi hala .Geceleri kustuğunda panik oluyor hemen.

Ertesi günde götürdüğümüz kendi doktorumuz bize otri bebe burun aspiratörünü önerdi.Bazen hayat kurtarıcı bile olabileceğini söyledi.

Hemen aldık aspiratörü.
Murat çok sık kusuyor ,her bebek kusar ama burnundan gelen çok azdır sanırım.
Aspiratör gerçekten çok kullanışlı ,neredeyse parka bile giderken yanımda götürür oldum.
Bir ucu ağzımda, bir ucu muratın burnunda. burnundan ara ara gelen kusukları temizliyorum.
Çok üzülüyorum bu duruma ama yapacak bir şey yok.
Allah daha kötülerinden korusun diyorum sadece .Umarım bu sıkıntıyı da en kısa zamanda atar bünyesinden...

26 Ağustos 2010

Ben buralara çalışmamıştım ama


Murat hiç ömer gibi değil,olmak zorunda da değil ama .Yine de insan ikinci çocuğunu ilki gibi bekliyor biraz.
Ömer sessiz bir çocuktu,6 ayına kadar köşe yastığı muamelesi yaptık biz ona.
Sadece sabahları ,5 ile 7 arası kolik sancıları vardı,onu da bir şekilde sindirmiştik.Sadece 2 saatti ne de olsa.
Bu yaşına kadar da öyle ağlayan ,yoran bir çocuk olmadı hiç.
Evet yaramazlık yaptı,düştü,olmayacak yerleri yaladı,olmayacak şeyleri içti.Hep bir şekilde acillerdeydik.Röntgenler,emarlar vs vs.Ama yine de yaşıtlarına göre laf dinleyen ,olgun bir çocuk oldu, neyse ...

Murat henüz 23 günlük taze bir bebek ve şu kısacık 23 günlük süreçte 5 ayrı doktor gördü,muayene oldu.
Sebep hiç bitmeyen ıkınmaları,sürekli kırmızı rengi ve çığlıkları.
Ama öyle böyle değil bu küçük adam neredeyse günün tümünde ıkınmakta ve en ufak bir şikayetinde gaz-açlık-altının kirlenmesi vs. çığlığı en yüksek volümü zorlamakta.
Bu çığlıklar ve ıkınmalar , normal olan her insan şahsiyetinin sinirini bozacağı gibi bizimkini bozmakta, acabalarla bizi doktorlara sürüklemekte.

Sonuç her doktora gidişimizde aynı, tüm şikayetleri gazla ve edepsizliği ile alakalı,çok şükür ki ...
Görünen o ki şu kısacık sürede ,önümüzdeki yıllarda dizecek murat efendi bizi ipe :)

24 Ağustos 2010

Dejavuuu


Bu görüntü bana pek bir tanıdık geldi :) Şöyleee 3 yıl öncesine uzandım ...

İtiraf :Normalde bu kadar düzenli değil fotodakiler, önce azıcık düzenledim hepsini :)

23 Ağustos 2010

Hangimizi ?


Murat sütünü içip ,uyuduğu anda ,ömerle ben hemen olanca hızımızla giyinip kendimizi dışarı atıyoruz.Murat ananeye emanet tabii...
Keyfimize göre ,daha doğrusu ömerin keyfine göre ya parka gidiyoruz yada maxi ye.
Hem ömerin keyfi oluyor ,ben biraz nefes alıyorum.Hem de alışveriş yada kuaför için iyi bir fırsat oluyor.
Bugün gene attık kendimizi sokaklara,yürürken anne -oğul sohbet halindeyiz.
Birden küçük adam sordu,

Anne hangi oğlunu daha çok seviyosun?
Muratı mı ? Beni mi?

Önce bu soru beni çok şaşırttı,bunu söylemem lazım.

İkinizi de çok seviyorum ömer,murat benim küçük oğlum, sende büyük oğlumsun.İkinizi de ayrı ayrı çok seviyorum ,dedim.

Ömer ,

peki annecim ,dedi.

Canım oğlum ,cevabımdan tatmin ,içi rahat maxiyi gezdi.

Daha önceden yaptığımız gibi bol bol gezdik yine,taaa ki ananemiz bizi arayıp çağırıncaya kadar...

20 Ağustos 2010

Öğleni kaybettim


Günler ardarda geçiyor uyanıyorum sabah ve hemen akşam,öğleni kaybettim.
Sevgilinin ısrarı üzerine 40 günümüzü hep beraber annemde geçiriyoruz,ben evde tek kalınca endişeleniyor çünkü.
Muratın doğumunun akabinde ömer bronşit olduğundan ömeri ananesine gönderdim.Evde muratla tek kaldım ama sevgili hiç rahat edemedi.
Benimde işime geliyor böylesi ,ömerle ilgilenecek bir dolu insan,akşam iftar yemeğini yada sahuru ve hatta ömerle bana gün içinde yemek hazırlayan bir annem var :)
Sadece muratla ilgileniyorum ,gerçi bu bile büyük bir iş.
Altı ,üstü ,sütü,gazı ,uykusu derken günler hızla geçiyor.
Ömerinse günü gününe uymuyor ,bir bakıyorsun muratın üstünden atlayıp çekyattta zıplıyor yüreğimizi ağzımıza getiriyor.Bir bakıyorsun "Anne şu murata baksana ,gene süt istiyor " söylemleriyle son derece duruma umarsız...
Hızla geçip gitmekte günler...

17 Ağustos 2010

ÜÇ


Canım oğlum ,biriciğim ,
senin doğumunla hayatımızdaki herşey farklılaştı,anlam kazandı.
Öncesi ne kadar da sıkıcıymış :)
3 yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve şimdi sen 3 yaşında kocamaaan bir çocuk oldun.
Abi oldun .
Babanın da, benim de senin için şükretmediğimiz gün yok,küçük abi :)
İyi ki doğdun ,iyi ki varsın,iyi ki bizi seçtin ömerim.
Bizimle ,dopdolu ,keyifli ,hayırlı bir ömrün olsun umarım.
Aslan oğlum seni çok ama çok seviyoruz...

15 Ağustos 2010

Anne bana bak,banaaaa

Muratı beslerken,
altını değiştiriken ,
gazını çıkarırken,
yada severken ,hep aynı cümle ama farklı bir atraksiyon,

"Anne bana bak ,banaaa" :))

Dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Bizde ,Murattan çok ömerle ilgileniyoruz ve neredeyse hiç boş bırakmıyoruz.
Şimdilik ilişkileri iyi gibi, ömerin bir keresinde muratın kafasına plastik bir araba atması ve arada bize kızıp " Ben artık muratı sevmiyorum işte " şeklinde kısa süreli ağlamalarını saymazsak.
Sürekli muratı öpüyor kokluyor ,arada muratın kokusunun çok güzel olduğunu bile söylüyor.Ve hep soruyor "Anne murat ne kokuyooo?" :)))

13 Ağustos 2010

Kocaman bir aile olduk artık :)


Sabah 7 de başlayan gergin maratonumuz -gerçi tek gergin bendim ya neyse :)-saat 9 itibariyle ameliyata girmem ve öğlen saatlerinde toparlanır toparlanmaz muratımı kucağıma vermeleri ve ilk defa süt vermemle mutlu ve keyifli bir hale geldi.Ancak bu mutluluk uzun sürmedi süt emmekte çok zorlanan muratın ciğerlerini temizleyemediği ve kuvöze yatması gerektiği anlaşıldı.
Böylece 3 gün 2 gece boyunca ben odamda sevgiliyle, muratsa kuvözde kavuşacağımız anı bekledik durduk.
Gelen giden misafirler ,tekrar tekrar gelen akrabalar,hiç susmayan telefonlar ,arayan soran meslekdaşlar ,komşular ,blogger dostlarla zaman zaman özlemimizi unutsak da baktık olmuyor getirdik ömeri 3 günlük misafirhanemize.

Ömer pek bir sevdi hastaneyi, "anne bizim evimiz burası mı ? " ," bizden sonra başkaları da kalıcak burada dimi ?" sorularını sorup durdu.Bazen ayakkabısını çıkardı öyle dolaştı odada , bazen de ziyarete gelen eş-dost çocuklarıyla oyunlar oynadı.

Teyzeyle boğuştu,koklaştı , tüm gün bizimle olmaktan son derece mutlu ,geceleri ananeye giderken gayet vakurdu.


Sevgili ise daha ikinci bebeğimizi kucağımıza almadan 3. hayaliyle murat efendiyi ortanca çocuk ilan etmişti bile aldığı kocaman lilyum buketiyle :)

En mutlu anımız , hastane çıkışı bin bir evrak imzasından sonra kucağımıza verilen küçük prensimizi aldığımız an...Gayet sağlıklı sıhhatli bir şekilde hemde :)

Arayan soran ,ziyarete gelen tüm dostlara teşekkürler...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...