7 Şubat 2016

Yarın görev başı

Malum yarın okullar açılıyor. Tabii biz de başlıyoruz. Murat sadece bir hafta tatil yaptı , zaten geçtiğimiz hafta okula başlamıştı kısa tatilinin ardından ama Ömer'le ben sömestirin iki haftalık rahatlığından sonuna kadar faydalandık :)
Benim için yeni bir okul, yeni bir görev yeri... Bu eğitim öğretim yılında üçüncü okulum bu :) Norm fazlası olunca bu tür duurmlar gayet normal tabi :)
Yeni okulumda haftanın ilk günü yani yarın boş günüm, uzun bir aradan sonra boş gün benim için çok büyük bir nimet...
Yani aslında salı görev başı :)
Pazartesi sendromsuz bir dönem hayırlı olsun :))

4 Şubat 2016

33. diş

Ömer'in damağında dişinin arka tarafında, damağın da kabarık bir sertlik olduğunu farkettik, bir kaç hafta evvel. Önce belki geçici bir iltihaplanma vardır diye düşünüp bir süre bekleyelim dedik ve geçmeyince tatlı dişçimiz Nadya'dan randevu aldık. Randevumuz şansımıza , yurt dışına gitmeden bir gün önceye denk geldiği için bir takım araya sıkıştırmalarla gittik ve tabi koşturarak.
Nitekim iyi ki gitmişiz ve ertelememişiz, çünkü biliyorum bu mevzu tüm gezimiz boyunca kafamı kurcalayacaktı.
Ömer'in seyrek olsa görülen bir 33. dişi varmış. Doktorumuz nisan ayına kadar beklememizi, diş çekilebilecek gibi olunca onu çekeceğini söyledi.
Biz de gönül rahatlığıyla tatile gittik ve döndük.
Şimdi damaktan çıkacak dişimizi bekliyoruz , tatlı dişçimiz Nadya'yı görmek için :))




2 Şubat 2016

Zayıf ve fit insanlar ülkesi Fransa

Paris'e giderseniz ve ülkeniz de standart bir kiloya sahipseniz, bilin ki siz bu güzel şehirde bir obezsiniz :)
Paris' yaptığımız kısa ziyaretimiz de gözümüze ilk çarpan şey sürekli koşan insanlar, trafiksiz yollar, bisiklet ve motorsiklet park alanları, bisiklet yolları ve zayıf ama gerçekten çok zayıf insanlar oldu.
Bir yerde okumuştum fransızların akşam yemeğini, sadece haşlanmış sebze ve bitki çayları ile geçiştirdiğini ... Ve kesinlikle öğün aralarında bir şey yemediklerini. Görünce anladım ki yazı doğruymuş. Fransa'da kilolu bir insan görürseniz bilin ki turisttir :)


Ulaşım metro ile sağlanıyor. Metro ağı  inanılmaz, otobüs neredeyse hiç kullanılmıyor, şehir bomboş görünse de aslında şehir yerin altında akıyor metrolarda... Oranın yerlileri ile konuştuğumuzda bir çok şeye çok şaşırdık.
Otopark çok pahalı olduğundan kimse araba kullanmıyormuş, bu arada arabaların çok ucuz olduğunu da belirtmem lazım. Biz de ki rakamların üçte birine, aynı arabayı almak mümkün.
Okul servisi diye bir şey yok, herkes evinin yakındaki kreş yada okullara çocuklarını yürüyerek bırakıyor ve alıyor. Sonra hızlıca metro ile işine gidiyor.

Okul servisi yok, herkes toplu taşımayı kullanıyor, bu sebeple ki trafikte yok.
Biz birinci bölgede ki bir apartman dairesinde kaldık, her yer çok yakın olduğundan genelde yürümek suretiyle her yere ulaştık, arada seyrek de olsa metroyu kullandık. Zaten her yer görsel bir şölen olduğundan yürümek istedik ve hiç bir şeyi kaçırmamak...


işte Fransa'da ki geçici evimiz 

Fransız kadınların şıklığı ise gerçekten göz kamaştırıcı. Herkesin boynunda filmlerde gördüğümüz gibi şallar, soğukta bile topuklu ayakkabılar, ince, kalın renk renk çoraplar ve kısa, sevimli etekler.
Sokaklar moda fuarı gibi :)



Her köşe başında ki pastane de, türkiye de en elit mekanlarda bile seyrek rastlayacağınız lezzette pastalar var, pastacılık bu ülkede bir sanat ve biz çok gerideyiz.
 Ve fiyatlar da şaşırtıcı şekilde uygun, çok güzel bir tek kişilik pasta için 2,5 euro yeterli , bizim paramızla bu 3.3 katı yani 8 lira demek. Ama onların parasına göre sadece 2.5 euro.
Sabah, öğlen, akşam pasta yedim, kalori falan boşverdim bu lezzetleri ülkemizde yakalamak oldukça güç çünkü.
Marketleri de çok uygun ve inanılmaz çeşitli. Orada da en uygun market Dia :)

Ev fiyatları ise Paris'te ütopik. Google dan aratın ve görün, biz rakamlara inanamadık :)

Ekmekleri de şanına layık, lezzetli ve çeşit çeşit.
Sabah çok erken kalkıp ekmek almak bahanesiyle , eşimle beraber sokakları çok turladık.



Geceleri de evde oturmak yerine, değişik bir cafe bulmak için turladık. Km lerce yol yürüdük. Bu gezinin , hazır çocuklarda yokken dolu dolu geçmesini istedik. Kardeşim de bizimleydi ama sabah ve gece gezilerimize o katılmayıp dinlenmeyi tercih etti. Biz karı -koca uçakta dönerken dinleniriz dedik :)



Cafeler her yerde. Her köşe başında, her sokak arasında. İrili ufaklı, hep dolu. Minik masalarda dip dibe oturan , sessizce konuşan, bir şeyler içen insanlar.

Eller de hep çiçekler, güller. Bir buket gül, 3 euro olunca sevgiliye çiçek almak ne kolay diye düşündüm :) Düşünsenize gül buketi ve çikolata aynı para :)


Genelde çok kibar ve sevimliler. Daha yolun başındayken bile yol veren arabalar, kibarca rica eden insanlar ve sürekli selamlaşma. Hava da uçuşan bonsuvar, bonjurlar.

Metrolarda yaşlılara yer vermek Paris de de standart bir şey.
Metro ve rer ağı için ayrı bir post yazsam yeridir, o kadar çok ağ birbirine bağlı ki ilk önce adapte olmakta zorlanıyorsun ama metro haritasını okumayı öğrenince neden insanlar hep metroyu tercih ediyor anlıyorsun. Her yere ulaşmak çok kolay ve bizim ki gibi yerin bilmem kaç m altına inmiyorsun. Şehirin hemen altında.

Tabi müzeler, onu ayrı bir postta yazıcam.
Bir çok müze ve yeri gezdik, Louvre müzesi, eyfel kulesi, D'orsay müzesi, Askeri müze, notre dame , sacre coeur bazalikası, rodin müzesi kısmen, zafer takı, sen nehri, aşıklar köprüsü vs



12 Ocak 2016

Servis annesi esin

Bu kavram, bu yıl ilk defa annelik görevlerimden biri haline geldi.
Bu zamana da kadar servisle giden, gelen çocuklarımı annem yada babam - Allah rahmet eylesin.-  karşılardı. Ben de güvenli ellerde olduklarını bildiğimden, okul çıkışlarında arkadaşlarımla takılabilir, alışveriş yapabilir ya da özel derse gidebilirdim. Sabahları ilk derslerimi boşa çıkarmak koşuluyla, boş günümü feda etmezdim . Bir de boş günüm olurdu yani :)
Tabi kız kardeşimin ve erkek kardeşimin bebekleri olmasıyla bu lüksüm tarihte kaldı. Annem artık ya kız kardeşim de ya da erkek kardeşim de...
Tabi bendeniz de servis annesi olarak, sabah çocukları okula yollayıp koşarak okula gidiyor ve çıkışta koşarak eve geliyorum. Hayatım iki servis arasında :))
4.30 itibariyle evde olmak zorundayım. Ömer eve geliyor, 5.30 da da murat ... Yemek , ödev vs derken alışveriş, bakım, arkadaşlarla kahve sohbetleri şimdilik çok uzak.




Bildiğin servis anasiyım ve de kendime ayıracağım vakit pek az be blog...
Ama tabi bu da geçici bir süreç her şeye rağmen sağlığımız ve beraberliğimiz için şükrediyorum...

24 Aralık 2015

b.ktan sebep :p


Büyüdü bunlar, artık rahatım demem için en büyük sebep gerçekleşti bugünlerde...
Murat'ın artık tuvalette bana ihtiyacı kalmadı :))
Yuppppiii...
En çok da avm lerde zorlanıyorduk ...
Buraya da not düşmüş olalım.
Yarın öbür gün murat bunu okuyunca , 'yok artık anne ' derse hiç şaşırmam :)))

Fotoğrafta pek güzeliz di mi :)

23 Aralık 2015

öyle bir olgunluk ki ,

Önce kesin
karar ver, sonra söz ver dedi Ömer bana bugün...
Bir kaldım önce, ne diyor diye düşündüm :)
Bana minik ders veriyor :)

Geçende ona söz vermiş ancak sonra, başka plan yapıp sözümü tutmamışım. Söz verdiysem kararımı değiştirmem doğru olmazmış. Bunu daha önce bir kere daha yapmışım. Bu davranışımı değiştimem gerekiyormuş...

Bazen Ömer kuzum bana ebeveynlik yapıyor :)))

19 Aralık 2015

Hezarfen Ahmet Çelebi'nin izinden ...


Nadirdir hafta sonumuz boş olsun :)
Boşsa da itina ile doldurulur :)
Geçtiğimiz hafta sonunda, bulduğumuz boşluğu en güzel şekilde değerlendirmek, hem fotoğraf çekip hem de galata kulesinin tarihini solumak ve bu arada hazarfen ahmet çelebi ile ilgili konuşmak için galata kulesine gittik. 
Arabamızı sahile bıraktıktan sonra ara yollardan galata kulesine yürüdük ki bu galata kulesini gezmek kadar keyif veren güzel bir deneyimdi. Eski şık evler, restore edilenler, edilmeyenler bir yanda sevimli butik kahveciler, minik dükkanlar ve yokuşun sonundan tüm ihtişamı ile çarpıcı Galata Kulesi ...




Uzun bir sıra bekledikten sonra , asansör ve akabinde iki kat merdiven çıkarak kulenin tepesine vardık ama kesinlikle beklemeye değiyor onu söylemeliyim...
İstanbul'un eşsiz manzarasında ilk uçan insan , Hezarfen Ahmet Çelebi hakkında konuştuk biraz... Kısa bilgi Burada ... Okumak istersiniz belki... Yok okumayacağım izleyeyim derseniz Burada



Manzaraya doyduktan ve bol bol fotoğraf çektikten sonra yine aynı güzel yollardan dönüşe geçtik... 
Tarih ve manzara dolu bir gün için kesinlikle Galata Kulesi ...


Sapanca Gölü, Kartepe ve bir tutam Maşukiye

Ne zamandır Maşukiye'ye gitmeyi istiyordum ancak araya başka tatiller girdi hep, bir türlü gitmek kısmet olmadı.
Ta ki kuzenlerim hadi Maşukiye'ye gidelim diyene kadar. Bir kaç hafta sana uydu bana uymadı, çocuk hasta, hava soğuk gezilir mi ki acabadan sonra nihayet büyük gün geldi ve şükür Maşukiye'ye gittik :)
Ancak benim için ve hatta hepimiz için bir hayal kırıklığı oldu Maşukiye. Biz orman içinden geçeceğimiz patikalar , yaprak toplama, derelerden hoplama ve doğa ile bütünleşeceğimiz bir yer beklerken, daha çok sabah serpme kahvaltı ve öğlen alabalık yenilen derenin uzunluğunca  bir restaurant dizisi bulduk Maşukiye de ...
Toplam 15 dakika sonra sıkıldık ve ne yapalım diye düşünürken kendimizi birden Kartepe yolunda bulduk. 10 km kadar yol aldık ve ilk karı gördüğümüz yerde durakladık. Tepeye ulaşmak için 7 km daha gitmemiz gerekiyordu ama amaç tepeye ulaşmaktan ziyade eğlenebileceğimiz bir yer bulmaktı ve gördüğümüz bu ilk yokuş bize çok cazip geldi. Hemen yokuşun kenarında on liraya kızak kiralanıyordu, oradan kiraladığımız kızaklarla kaydık. Yanımızda getirdiğimiz termoslardaki çayları içtik, sıcak çay ve kar çok keyifli geldi. Kalabalıkta her şey çok güzel oluyor tabii , bunu da eklemem lazım :)







Bir kaç düşme vakasından ve kara doyduktan sonra hadi dedik bu kadar kayak yeter ve sapanca gölüne inelim ve kısa bir yokuş inişinden sonra göle vardık.
 Daha önce defalarca gittiğim sapanca gölü yine çok güzeldi. Her mevsim güzel zaten... İstanbul'a bu kadar yakın bir güzellik mutlaka görülmeli özellikle sıcak havalarda tadına doyulmuyor. Kışınsa Kartepe'den daha soğuk bunu eklemem lazım :)






Göl kenarında biraz yürüyüş yaptıktan sonra çok acıktığımızı farkedip hemen orada ikamet eden bir arkadaşımdan aldığım tüyo ile belediyenin tam karşısındaki Eker Lokantasına gittik.
Çeşitlilik, servis hızı, dolu dolu tabağı ve lezzet olarak gerçekten ününü hakeden bir mekan. İkramları da bizi ayrıca mutlu etti bunu da eklemeliyim, tahinli kabak tatlısı efsane :)
Bu keyifli ama uygun fiyatlı yemeğimizden sonra trafiğe kalmamak için çok gecikmeden istanbula yola çıktık. Ve tabii trafiğe yakalandık :))
İstanbul'dan avmlerden sıkılanlar için, haftasonu  güzel bir seçenek Kartepe-Sapanca ikilisi , tavsiye edilir ...

3 Kasım 2015

Jurassic Land gezimiz



Jurassic land  milyonlarca yıl öncesine ait dinazor iskeletlerin ve yumurtaların örneklerinin sergilendiği bir müze. Dinazor çağının ayrıntılı hikayesi örneklerle anlatılıyor ve müzenin her köşesinde eğlence ve eğitim bir arada sunuluyor. Biz de dinazorlara çok meraklı olduğumuz için sık sık bu eğlenceli parka gidiyoruz.
Bu sefer hem gezmek, hem de bir blogger anne gözüyle görmek için oradaydık. Her zaman ki gibi çok keyifli ve eğlenceli vakit geçirdik. 




10000 metrekarelik dev bir alana kurulan ve 70 dinazorun bire bir hareketli maketlerinin yer aldığı jurassic land , ayrıca 4 boyutlu ve 6 efektli sinemasıyla son derece dolu dolu ve eğlenceli bir müze ...




 Ben  bir eğitimci olarak her zaman yaşayarak öğrenme kısmının, teorik öğrenmeden çok daha önemli olduğunu her zaman görmüşümdür. Jurssic land dinazorları bire bir görmek ve onları gerçekten tanımak adına çok güzel bir park.

jura copter de heyecanı tadıp, show garden da sevimli dinazorla dansedip, bilim merkezinde otçul ve etçil dinazorları yakından tanıyıp, dino lazer tag de dinazor yumurtalarını lazerle vurup, keyifli bir gün geçirmemek mümkün değil.


Keyifli ve eğlenceli bir dinazor gezisinden sonra, 245 metrekare alana kurulu özel tasarım mağaza içerisndeki 50 metre karelik özel kazı alanın da , rehber eşliğinde kazı yapma imkanı da bulunuyor. Kazı yapan çocuklar sonrasında 'kaşif paleontolog ' sertifikası almaya hak kazanıyorlar.




Los Angeles'daki orijinal "Jurassic Park"ın tasarımını da üstlenen Amerikalı NK&A şirketininde danışmanlığında kurulan Jurassic Land, dünyanın en büyük dinozor eğlence parklarından biri olma özelliğine sahip. Bir senaryo dahilinde gezilen Jurassic Land'ın hikayesi ise şöyle başlıyor; Forum İstanbul'un inşaatı sırasında bulunan dinozor kemikleri uzmanların dikkatini çeker, araştırmalar başlar. Ve böylece Marmara Denizi'nin derinliklerinde yepyeni bir dünya keşfedilir...
CNN International ve Four Seasons Magazine tarafından alanında Dünya'nın ilk on müzesi arasında gösterilen Jurassic Land ve dinozorlar bu gizemli dünyada ziyaretçilerini beklemektedir.


 Gezimiz esnasında jurassic land ın farklı bir yönünü de gördük, jurassic land ın çok güzel doğum günü yada özel günler de kullanılabilecek çok keyifli alanları da var. Özellikle jura teras kafesini çok beğendim. Giriş kısmında bulunan kafe, çok sevimli ve keyifli bir mekan. Bayrampaşa forum içerisinde en beğendiğim cafe orası oldu diyebilirim.


Ayrıca 1200 metrekarelik ve 14 metre tavanlı etkinlik alanı her çocuğu cezbedecek kadar güzel.



Jurassic land in çok güzel bir sürprizi var bu arada, 29 ekim - 30 kasım arası giriş ücreti sadece 25 tl.
Biz çok keyif aldık tavsiye ediyoruz. Siz de bu keyif ve eğlenceyi mutlaka yaşamalısınız...

13 Ekim 2015

Uşak, pamukkale yol üstü keyiflerimiz

Aslında iki çocukla yapılacak bir tatil değil bizimkisi. Çılgın cesaretiyle yaptık bu işi galiba.
Bu sefer daha önceki tatillerimize göre daha uzun süre kalmaya ve tatili planlamadan yola çıkmaya karar verdik. 
Sadece bookingden dalyan da üç günlük bir otel rezarvasyonu ve uşakta kaplıcalara girmek için bir günlük otel rezarvasyonu yaptık ve düştük yollara.
Önce kütahyadan geçeceğimiz için, orada küçük bir mola verip evimize ve sevdiklerimize güzel çini tabaklar aldık. Şehir merkezine girmeden porselen ve çini satılan bir bedesten var fiyatlar da inanılmaz uygun. Hatta iki sene evvel yine gittiğimizde o kadar çok şey almıştım ki bu sene sadece bir iki parça ile yetindim :)

Sonra yeniden düştük yollara, istikamet eşimin kaplıca sevdası yüzünden uşak ...
Gitmeden açıkçası, tatil programına katmakla acaba doğru mu yaptık dediğim uşak ili, gezince iyi ki geldik dediğimiz bir il oldu. 
Navigasyon aletini şehre girmeden uşak arkeoloji müzesine ayarladık ve ilk istikametimiz Karun'un Hazineleri oldu. Müze kartınız varsa ücretsiz giriş yapabildiğiniz bir müze burası. (Müze kart gerçekten bu tatilimizde elimiz ayağımız gibiydi.)
Arabada yolculuk yaparken gezmeden bir bilgi sahibi olalım diye ayrıntılı bir tarihini okumuştum. Bu arada ilginç bir hikayeye de rastladım. İnsanoğlu çok ilginç bir tür ...

 Müze sonrasında karnımız acıkınca, ulu foursquare sorduk buranın en güzel mekanı neresi diye, o da bize Şişko çöp şiş restaurant dedi. Biz de sözünü dinledik ve mekana gittik. Şansımıza restaurantın tam yanına asfalt döküldüğünden uzun bir yolu yürümek zorunda kaldık. Değdi mi derseniz eh işte derim. Evet temiz bir mekan ama uşağın en iyi mekanı olacak bir lezzet göremedim açıkçası. İstanbul da sokakta gördüğünüz herhangi bir çöp şiş mekanı gibi hepsi bu.


Müze, üstüne yemek derken üstümüze bir ağırlık çökünce hemen rezervasyon yaptırdığımız, Kayağıl termal tesisleri spa merkezi ne geçtik ve 1+1 şeklindeki apartımıza geçtik.Geniş ve ferah bir aparttı bu , özellikle her odanın kendine özel devasa balkonu bizi bizden aldı. Fiyatı da son derece uygun. Biraz dinlenip tv seyrettikten sonra yine odamızda oturamadık ve uşak şehir merkezine tekrar indik. Uzun zamandır görmediğim arkadaşım Ebru ile buluştuk, hem de kendi açtığı şık cafesi Vanilla patisserie de. Arkadaşım ebru il dostluğumuz Ömer ile Pelin'in oyun grubu yıllarına dayanıyor. 7-8 yıl öncesi yani. Uzun zamandır görüşmemiş olmamızında verdiği bir özlemle, çok güzel dizayn ettiği mekan da uzun uzun sohbet ettik. Keyifli bir sohbetin ardından geçici evimize döndük.


Gezip tozmaktan ancak ertesi sabah kaplıca keyfini sürebildik. Her odaya özel büyük küvetleri ile termal tesis de toplu havuzlara girmeden keyif yapmak mümkün. Çocukları kaplıca suyuna sokmak istemedim çünkü sıcak kaplıca suyuna, bence sağlıklı çocukların girmesine gerek yok. Alacakları bir fayda yok bence hatta olumsuz da olabiliceğine dair bir kaç yazı okumuştum. Ama biz erişkinlerin ufak tefek rahatsızlıkları için olabilir, tabi keyfinden bahsetmiyorum bile. Çok çok güzeldi :))

Odamızda kaplıca keyfinden sonra karnımız acıkınca , hemen toparlandık ve yine foursquare ye sorduk, o da bize Tarhana baba yı önerince istikametimiz belli oldu.
Bu bizim çocuklar için bir ilk oldu onu da belirtmeliyim, kahvaltı da tarhana çorbası hem de acı :)) Gerçekten Tarhana babanın çorbaları söylenildiği kadar var. Çok yoğun ve farklı bir lezzeti var. Çok beğenince tüm ailemize hediye olarak aldık.
Karnımız doyunca Uşak'la vedalaşıp düştük yolllara.
Bu sefer yolumuz hep gitmek istediğim bir yer olan Pamukkale'ye doğru.
Pamukkale gerçek söylenildiği kadar güzel ve kalabalık bir yer.Her milletten, dünyanın her yerinden insan var ama en çok çekik gözlüler :)
Pamukkale de konaklamadık, çünkü o gün giriş yapmamız gereken dalyan da bir rezervasyonumuz vardı.



Yine gelmek ama bu sefer uzun uzun kalmak fikri ile pamukkaleden ayrıldık...
Bir kaç saatlik bir yolculuktan sonra Dalyan'a vardık. Navigasyon ile otelimizi bulduk ama bir hüsran oldu biz de çünkü oteli pek beğenmedik.
Eşyalarımızı otele koyup Dalyan merkezi keşfe çıktık... Dalyan'ı bir sonra ki yazımızda anlatayım...


7 Ağustos 2015

Oyuncak kavgasını nasıl çözümledik

İkinci çocuğum olacağı fikrine alıştıktan sonra, ilk düşündüğüm şey kardeş kıskançlığı ile nasıl başa çıkacağım oldu. Malum aralarında sadece üç yaş olacaktı ki bu ikiz gibi büyümeleri için geç, Ömer'in kardeşine abilik yapması içinse çok erkendi.
Herkes 'Aralarının üç yaş olması ne güzel ,beraber büyür giderler' desede tecrübe ettim ki bu iş hiç de öyle olmuyor.
Kıskançlık ciddi bir sıkıntı.
Hamile iken bu konuda o kadar çok insanla konuştum ki tatmin edici bir cevap bulamadım, sarıldım kitaplara orada da anahtar babında bir şey yoktu. Bir sürü güzel mantıklı cümle vardı ama hiç biri benim bu kıskançlık sorunu ile nasıl başa çıkabilceğimle ilgili net bir cevap vermiyordu. Hatta pedagoğa bile gittim.

Bir gün aslında hep bildiğim ama birinden duymam gereken şeyi ilkay söyledi bana...
' Ömeri bol bol öp esin, bu yeterli 'dedi  ilkay...

İlkay diyorum ama siz aslında onu kurabiyegiller diye blogundan, bugünse instagramda daydreamsbymeri ismiyle tanıyorsunuzdur zaten... Tanımıyorsanız hemen tanıyın, çünkü tanıdığım en şahsına münhasır insandır kendisi :)

Neyse mevzuya döneyim, muratın ilk doğduğu günler, canım annemin de desteğiyle yani Murat'a bakması ve ömerle başbaşa anne-oğul vakitleri geçirmemiz için zaman tanımasıyla , ilk ayları atlattık. Tabii atlattık dediğime bakmayın sürüyle şey oldu ama hepsini sevgi, öpücükle hallettik. 

Ama Murat, Ömer'in oyuncaklarıyla oynamaya başlamasıyla evde ki iki erkek çocuk sendromumuz tavan yaptı. Nesense, çocuklardan biri bir oyuncak aldığında en kıymetli o olur ve de diğeri o oyuncak için ağlar.
Bu konuda ne yapacağıma dair hiç bir fikrim yoktu, küçüğün ilgisi değiştirme vs gibi bin türlü oyunlar yaptık ama uzun vadede bu çözüm olmuyordu. Bir kural bulmak bu durumu o kural çerçevesinde çözmek gerekiyordu. 
Bir gün yine böyle bir kriz anında dedim ki oyuncağa ilk kim dokunursa o oynayacak, diğeri ilk dokunan gönlü ile bırakana kadar bunu kabul etmek durumunda...
Amerikayı yeniden keşfetmedim elbet ama böyle bir öneri okumamıştım, belki siz okumuşsunuzdur . Kısa sürede kural evde kabul edildi ve yıllardır işliyor :)))

Çocuklar kuralları seviyor, hatta olur da sen bir şekilde kuralı esnetirsen sana bir şişşşşşt kural ne oldu diyebiliyor...

Bir de su içme ile ilgili bir kuralımız var ki bunu zaten biliyorsunuzdur :)
 Biz de genelde şöyle bir kural vardır , Su küçüğün diye... Önceleri bunu uyguladık ama baktım ki bu kural pek işlemiyor bazen küçüğü yada büyüğü sırf diğeri su istedi diye o da içmek istiyor ve aslında susadığı falan yok. Bu durumdan tabii büyüğü hep muzdarip oluyor, çok susasa da su hep küçüğün.

Bir gün nette gezerken baktım ki, su islama göre ilk isteyene veriliyor. Olay küçük ya da büyük olayı değil.
O günden beri suyu ilk kim istedi ise ona veriyorum, böylece su sorununu da çözmüş olduk.
Yine çok takdir göre basit kuralımız bu :)))







21 Mart 2015

Tatlı bir sömestir kaçamağı, Maritim Pine Beach'te ...



 Babamız bir iş için Antalya'ya gidince, biz de hazır sömestir tatilindeyken babamıza katılmaya karar verdik. Murat'ın orta kulak iltihabı olması bile bizi engellemedi hatta...

Çok keyifli bir tatil geçirdik, şansımıza kışın en soğuk günleri olmasına rağmen yumuşak ve ılık bir antalya karşıladı bizi.
Deniz ve açık havuz keyfi hariç bir tatilde yapılabilecek herşeyi yaptık. Gittiğimiz otel Maritim Pine Beach gerçekten ününe layık bir oteldi. Hem personeli ,hem hizmeti, hem de açık büfe lezzetleri gerçekten çok güzeldi. Ama en çok çocuk dostu bir otel olması hoşumuza gitti.



Kuzularım otelde Pino Kids Club'ta çok eğlendiler.
Öğretmenleri ve yapılan etkinlikleri çok sevdiler, neredeyse tüm tatili çocuk club da geçirdiler. Biz de eşimle işinden kalan vakitlerde beraber takıldık. Biraz sudan çıkmış balık gibi olduk gerçi her türlü aktiviteyi çocukla yapınca , çocuksuz biraz bocaladık :)
Kış olduğu için normal de çok büyük olan çocuk alanları kapalıydı, yazın otelde çok çok daha güzel bir tatil olacağına eminim...


Sadece çocuklara değil, gençlere yönelik de etkinlik alanları var otelde.
Orada hatta ben de ömerle beraber oynadım. Bir nevi survivor yaptık ömerle :)



Her güzel şeyin olduğu gibi bu tatilin bir sonu vardı elbet ve istemeye istemeye istanbula döndük... Ama ilk fırsatta Maritim Pine Beach e gidip , gerçekten layıkıyla tadını çıkarmak istiyorum otelin ve yazın ...


22 Şubat 2015

Akmerkez'de ücretsiz çocuk atölyeleri

İnstagram bilmeyen yoktur sanırım. Bu işlevsel sürekli güncelenen sosyal medyada gezinirken  Akmerkez de ücretsiz etkinlikler olduğunu gördük ve çok sevindik. Akmerkez'in nezih ortamında  yapılan çeşitli etkinlikler bize çok cazip geldi. 
Hemen hemen her cumartesi etkinlikleri yapmak için Akmerkez'e gidiyoruz. Ömer'de Murat'ta yeni etkinlikler için haftasonunu iple çekiyor. 


Çok çeşitli ve ilginç etkinlikler yaptık bugüne kadar , matruşka boyadık bir hafta sonu.
Boyalar ve kullanılan tüm malzemeler çocukların kullanabileceği sağlıklı ürünler... Keyifle boyadılar iki kuzumda...


Yine aynı gün elf yaptık.Sevimli elflerimiz şimdi odamızda rafımızı süslüyor.

Etkinlikler Akmerkez de 1-3 arası bir etkinlik, 3 -5 arası başka bir etkinlik şeklinde devam ediyor.



Bu da başka bir haftasonu yaptığımız mozaik cupcake, bundan da çok büyük keyif aldık. Odamızda camımıza yapıştırdık, her güneş vurduğunda şeffaf mozaik cupcake odamıza rengarenk ışık veriyor :)


Mutlu Ömer :)


Bu hafta sonu ise elfleri renklendirdik , ağaç ve ev boyadık. Yine dolu dolu geçirdiğimiz bir etkinlik günüydü.
Hafta sonu bu etkinlikleri tavsiye ediyoruz. Hem çocuklar eğleniyor, biz anne babalar da kahve yada  içerek onları uzaktan izleyerek dinlenebileceğimiz minik bir vakit aralığı bulmuş oluyoruz :)

29 Aralık 2014

Zaman hızlı ama en çok iki çocuklu bir anneyken,


Hatırlıyorum yedi yıl önceki günlerimi, vakit hiç geçmezdi.
Gezerdik şehir şehir, tatillere giderdik.
Kurslara giderdim, çeşit çeşit ...
Ahşap boyama, resim, takı tasarımı, ingilizce, kumaş boyama vs vs.
Yıllık üye olmuştum spor salonuna, düzenli spor vs .
Yok geçmezdi vakit.
Arkadaşlarla takılırdım, alışveriş.
Sakin kendi halinde günlerdi ama uzundu günler aylar ve yıllar...




Sonra çocuk sahibi olduk, derken akabinde kendiliğinden bir kaçak yolcu daha katıldı aramıza...Bir baktım iki çocuk annesi olmuşum, ne çabuk :)
 Veee zaman su oldu aktı gitti.
Evet sayın seyirciler iki çocukla ne zamanı yetiştirebildim ne de işleri .
Günler günleri kovalıyor hala, haftanın bir başını biliyorum bir de sonunu. Sonra bir bakıyorum yaz bitmiş , hooop derken kış. Hani sonbahar demek bile, gümbürtüye gidiyor bu koşturmada.
Toplantılar, etkinlikler, doğum günleri, ödevler, hafta sonu gezmeleri, yeni ders programlarım , eşimin yoğun iş günleri, park, bahçe derken vakit su olmuş.
Geçende bir baktım aynaya , ilk kırışıklarımı gördüm yüzümde.
Olsun böyle de güzelim dedim kendi kendime.
Keramet evlattaymış. Balmış, börekmiş...
 Bakarken ne zaman anlaşılırmış, ne de gelip geçen günler.
Acısı, zehirmiş.
Mutluluğu cennetmiş.
Keyifmiş varlığı...
Şükür diyelim, hep şükredelim yüce Rabbime bu güzel varlıklar için, evlatlarımız için ...

26 Aralık 2014

Bingo ile parfümü giyin

Bingo İmza serisinin reklam  yüzü Eda Taşpınar'la tanışmaya ve ünlü fransız parfümör David Beilvert ile Parfüm Workshop'una çağrıldığımda bu kadar keyifli bir deneyim yaşayacağımı bilmiyordum.
Önce Bingo Soft'un yepyeni konsantre yumuşatıcısı 'İmza Serisi ' ile tanıştık. Ürün hakkında ayrıntılı bilgi aldık.


Hayat Kimya Ev Bakım Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Gülhan Eğilmez, Konsantre Yumuşatıcı kategorisinde yine öyle bir ilki gerçekleştirelim ve yenilik yapalım istedik ki, altına tıpkı bu ürünlerdeki gibi imzamızı atalım. İsteğimiz, görüntüsüyle hipnotize eden, kokusuyla tılsım etkisi yaratan ve kullananların vazgeçemeyecekleri adeta tutkunu olacakları bir ürün olması idi.” 




David Beilvert, Bingo Soft İmza Serisi’ne dair şunları söyledi: “Bingo ile bu ilk çalışmamız değil, İmza Serisi ile Türkiye’de yine bir ilkin altına imzamızı atacağız. Bingo, herkesin izlediği yoldan farklı olarak sadece güzel kokan bir yumuşatıcı değil, özellikle kadınların algısında, vazgeçemediği ancak kullanmaya da kıyamadığı parfümü ile eş değer bir ürün tasarlamak istiyordu. İşte bu yüzden ben ve ekibim, Paris’te, Bingo ekibi ile gece gündüz çalıştık ve sadece kozmetik parfümlerde kullanılan özleri keşfettik. İmza Serisi’ndeki ürünler kalıcılığı, hipnotize eden kokusu ve gerçek parfüm etkisiyle büyüleyici oldu. Umarım, sizler de bizim gibi düşünür ve İmza Serisi’ni kullanırken adeta hipnotize olursunuz”




Kampanyanın reklam yüzü Eda Taşpınar ise, “Tenime parfüm sürmediğimi duyan Bingo ekibi, bu kampanyayla ilgili beni, dünyaca ünlü Fransız parfümörlerin imzasını taşıyan Tutku, Tılsım ve Hipnoz ile tanıştırdı. Tüm dünyada kadınların kullandığı trendsetter parfümlerden farksız kokan İmza Serisi ile birlikteliğim böyle oldu. Bu serinin parfüm özleri beni öylesine hipnotize etti ki, artık kıyafetlerime imzasını atan gerçek parfüm etkisi sayesinde parfümü giyebiliyorum. İçime sinen bu çok keyifli kampanya ve işbirliği için bingo ekibine teşekkürler ' 



Daha sonra bu keyifli etkinlik parfüm workshop u ile devam etti. Bize verdikleri üç ayrı koku ile David'in tasarladığı imza serisinin güzel yumuşatıcısı hipnoza, yakın bir koku elde etmemizi istediler. Hipnoza en yakın kokuyu bulmak için, bloggerlar -tabi ben de - çok ter döktük :) Tabi ki ben ilk üçe girdim ve bileğimin hakkıyla bir yıllık yumuşatıcı kazandım... Buyrunuz bu da delili :)



Bu keyifli etkinlik ve güzel kokulu, mis gibi yumuşatıcılar için Bingo ekibine sonsuz teşekkürler...



LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...