31 Mayıs 2010

Hayat beni pollyanna yaptı...

Geceleri sabaha karşı yorgun argın işten gelse de sevgili, yoğun işlerinden göremesek, görüşemesek çook özlesek de,
Murat için, sağlığı için her hamiş gibi endişe dolu olsamda,
Ömer için düşmesinden,korkusuzluğundan,yememesinden,bitmeyen hastalıklarından korksamda zaman zaman,
Sıcaklar vursa ,deli gibi çarpıntı yapsa da bana,pazarı ekg, tahlil beklerken doktorlarda geçirsek de ,

.....

Sabaha karşı anahtarın kapıyı açarken çıkardığı sesi duyduğumda,
Kocaman kocaman ani tekmeler beni korkuttuğunda,
Ömerin her düşme sonrası "ben iyiyim annecim,üzülme tamam mı !"sözleriyle,
Şükrediyorum yaşadığım hayatın her anına ....

24 Mayıs 2010

Bilmeliydim ama bilsemde elimden ne gelir :) ....

Ben hamileyim eeee bu ne demek ,bu yıl yaz çok sıcak geceçek demek.
Ömer de çöl sıcakları içinde ağustosta doğum yapmıştım.
Kabus gibiydi, haziran, temmuz ve ağustos.Zaten sıcak bir de gebeliğin verdiği yüksek vücut sıcaklığı dayanılmazdı ve balon gibi şişmiştim.Doğumun akabinde 10 günde 11 kilo vermiştim,düşünün ödemi.

Şimdi de gazete manşetlerinde haber şu;
"2010 bilinen en sıcak yıl olacak" olmasa şaşardım zaten :(

Not:Şimdiden bende ödemler tuz yememe rağmen başladı,zaten 39-40 olan en kocamanından ayaklarım 41 oldu.
Dünkü ayakkabı arama olayım da ayrı bir post konusu :))

Beşir!!!

Aşkı memnuyu, pek gurur duymasamda bu durumdan, kaçırmadan izliyorum.
Benimle birlikte izlesede ,her seferinde mecburiyetten izlediğini iddia eden ve eve perşembe geç kaldığında ,dizi ile ilgili beni sorulara boğan sevgili eşiminde benden aşağı kalır yanı yok...
Biz diziyi izlerken evimizin en şirin sorunsalı ya yap-boz ,lego oynar yada resim çizer.Yada biz öyle sanırmışız.

Geçen bölümde beşir ,kolundaki tüm serumları çıkardı ve cama koştu.

Ömer,

"Beşir ,kalkma kalkma yataktan.Sen hastasın "

Benim oğlum beşiri de, hastalığını da bilirmiş.Ama biz gözü işte ,kulağı tv de olan :)) oğlumu pek de bilmezmişiz...


20 Mayıs 2010

Pazar gününün adını değiştirsek,yeni adı piknik günü olsa :)

Bir ilk, çimlerde çıplak ayaklı bir ömer,hemde ağlamadan :))

Her pazar piknikteyiz.
Bazen kahvaltı akabinde ,bazen kahvaltı için.
Bazen çekirdek aile havasında,bazen anneler teyzeler kuzenlerle en kalabalığından.
Güle oynaya ,istanbulun bilumum piknik mekanlarında ,ama illa içinde parkıda olana.
Bazen zeytinyağlı yaprak sarmalarla böreklerle ,bazense sadece birkaç kahvaltılık ve simitle.
Cumartesi ne kadar geç yatılırsa yatılsın,anne rakkasa eğlenmeye bile gitse kızkıza yada baba geç saatlere kadar çalışsa.
Ama illa her pazar PİKNİK GÜNÜ :))
Ömerle babası çimlerde koşup top oynarken benim yiyeceklerimizi hazırlamamda en büyük keyfimiz :)

10 Mayıs 2010

iyi olduk ,kendimizi gezmeye vurduk :)

Ömer toparlanınca hadi dedik betüllere gidelim hem kaanı görür oynarız hem de betülün muhteşem mamalarından yeriz.Aslı ile efeyede söyledik.Onlarda ok ledi ve çıktık yola, başladık sohbete muhabbetli bir şekilde.
Biz aslı ile muhabbet ederken bir baktık ki bizim oğlanlarda sohbet halinde :)
Bu kadar büyüdü mü bunlar,bağımsız sohbet edecek kadar dedik.Mevzuu ise lamba ,
ö-Efe gördün mü lambayı tamir ediyorlar
e-hangi lambayı?
ö-Göremezsin artık geride kaldı,geçtik biz ...



Gittik ,saldık bizim yaramazları bizde kendi muhabbetimize daldık ama üç erkek çocuk uslu dururlar mı ?Tabii ki hayır.
Ufak tefek geçimsizlikler ,camdan araba atmalar ,koşuşturmalı ve boool gürültülü ama o kadar hızlı ve eğlenceli geçen bir gün oldu bizim için.
Ömerin üstünde hala hastalığın izleri olduğundan biraz çekimser ve daha az hareketliydi oğlum.

Betülün yaptığı halley pastasını hep bir ağızdan üflediler defalarca:)

Pazar günü anneler günü ,önce anneler günü trafiğini gerçekleştirmek lazım.Kayınvalidem ,teyzem,ananem ve anneme gittik hediyeleştik.Kısa sohbetlerle keyiflendik.
Öğlen uykumuzu alır almaz da kendimizi kırlara vurduk.Babamızla top oynadık ,çok mutlu olduk.


Akşam hava kararırken istemeye istemeye evimize geldik.
Galiba sadece hastane ziyaretleriyle geçen geçtiğimiz 2 haftanın acısını çıkarttık :))


9 Mayıs 2010

Anne olmak ,galiba hayat asıl tam bu noktada başlıyor :)


Anne ne demek;
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
* Tatil yapamamanın kitabını yazandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.
* Bebek şef şarkısı söyleyerek,fırsat bu fırsat deyip birşeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,"Anne atttaaaaa" sözleriyle çark edip,en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün "Seni çok iyi anlıyorum tatlım "bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli Oyuncak ,ıslak mendil ve kreker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir saçına rağmen,annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla, küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreyini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil,ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.

Bizi bu paye ile taçlandıran,yaşamımıza mutluluk ,sevgi ,keyif katan çocuklarımız iyi ki varlar,iyi ki ANNEyiz...

Hepimizin anneler günü kutlu olsun,

6 Mayıs 2010

Serumla ayaklandı.

Ömer bir ara yatağında öyle çok ağladı ki ,dayanamadık hava alsın diye oturttuk tekerlekli sandalyeye serumuda aldık yanımıza,kucağımızda ışın kılıcımız dışarı çıktık.Açık havada sakinleşti biraz küçük adam...

....................

Ömerin midesi ne su ne de ilaç kabul etmediği için pazartesi tekrar doktora götürdük ,kendi doktoruna...
Doktorumuz iyi bir muayeneden sonra ,ömerin gerçekten çok su kaybettiğini ve hemen serum alması gerektiğini söyledi.
İçtiği suyu ,kusmaması için verilen ilacı bile kusan oğlum için bu gayet normal bir durumdu tabii ki...
Elimize doktorun tutuşturduğu bir sürü tahlil kağıdıyla acile indik ve ömerin "anne lütfen evimize gidelim","anne esat dedemin dükkanına gidelim." şeklinde 1-2 saat süren ısrarla karışık ağlamalarına rağmen 6-7 saat acilde kaldık.
Ömer bu arada 1,5 serum aldı.Midesi ilaç kabul etmediği için ilaçlarıda serumla verildi.
İlk saatler gerçekten ömer içinde bizim içinde çok zor oldu.
Dedesiyle telefonda konuşurken , o kadar çok ağladı ki babam 15 dakika içinde hastaneye geldi.
Babamın gelmesiyle herşey daha kolaylaştı.
Sürekli ağlayan ömer ,dedesiyle birden normal haline döndü.Gece boyunca dedesiyle sohbet ettiler,dedesinin yeni aldığı oyuncaklarla oynadılar ,beraber vakit geçirdiler.
Tahliller bir kısmı temiz çıktı,ne rota ne de idrar yolu ihtihabı ne de başka bir şey çıkmadı.Sadece kanında bir değer yüksek çıktı.
Ve ne yazıkki yediği herseyi çıkardığından ,dolayısıyla bağırsaklara bir şey inmediğinden kaka tahlili yapılamadı.
Bu yüzden tahmini bir değerlendirme yapıldı.Ona göre ilaçlar verildi.Ama bu tahmini değerlendirme çok ii bir değerlendirme oldu ki dünden beri ömer daha iyice.
Ama çok zayıfladı oğlum,3 günde 1,5 kilo vermiş.Bu 6 günlük kısacık sürede oğlum zargana balığına döndü :(
Yüzü de küçüldü ,küçüldü kaşık kadar kaldı.
İştahımızda hala çok kötü ama sanırım böyle sarsıcı bir süreçten sonra bir müddet böyle olması normal...

3 Mayıs 2010

Annenin çocuğuna nazarı dokunurmuş :(

Oğlum şu son 1 saatte kaç kere kustu bilmiyorum:(
Annenin nazarı çocuğuna değermiş anladım.
....

2 Mayıs 2010

Daha iyiyiz...

Bugün ömer düne ve önceki güne göre daha iyi,çok şükür.
Bazen içtiği bir yudum suyu ,kusmayı engelleyici şurubu, hemen hemen yediği herşeyi kussa da bugün daha iyi.
Evin içinde çok kendini yormadan ,koşuşturmadan oyun oynuyor, çok olmasa da yemek yiyor ve en önemlisi kusmuyor.
İshalimiz az da olsa devam ediyor.
Umarım yarın daha ii olacak ,ishalde geçerse daha da kendine gelecek.
Ev içindeki ömere yansıtılmamaya çalışılan gerginlik ve korku havası da dağılmak üzere.

Ömerin bu iyiliğini kussa bile akabinde ısrarla su içmesine ,daha önceden düzenli bir şekilde yaptırdığımız rotavirüs aşısına, belki komik gelecek ama neredeyse 2,5 yaşına kadar aldığı anne sütüne dolayısıyla güçlü olan bünyesine veriyorum.
Tabi bol sevgi ve bol ilgi de var,sebepler arasında.

1 Mayıs 2010

Bize de vurdu piyango...

Ömer çok hasta sürekli kusuyor ve ishal...Ayakta bile duramıyor oğlum...Sürekli yatıyor ,uyuyor uyumuyorsa da öylece etrafa bakıyor, bazen iyiceyse oturduğu yerde legolarıyla oynuyor...Yemiyor ,yesede bir iki lokma hemen kusuyor...
Doktora götürdük ,salgın var, ilk üç gün zor geçiyor dedi.
Serum verelim dedi ,istemedim.Biliyorum ki serum alırken çok ağlayacak ,çok üzülecek.O perişan olacak .
Ben zorla yapılan hiç bir şeyin faydası olmadığına inananlardanım.Sıvı ihtiyacına karşılarız dedim ,bir sorun olursa hemen geliriz dedim.
İlaçları aldık eve geldik.
İyi mi yaptım kötü mü yaptım bilmiyorum ama umarım hemen toparlanır yavrum.
Var üstümüzde bir uğursuzluk...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...